Gel… Ne olursan ol gel

“Gel, ne olursan ol, ister kâfir, ister Zerdüşt, ister putperest ol, yine gel. Bizim tekkemiz ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel… ” Hangi din, mezhep ve ırktan olursa olsun hoşgörüsüyle insanları kucaklayarak tüm dünyaya sevginin yolunu gösteren Mevlânâ Celâleddîni Rûmî, bu efsane mısralarla ziyaretçilerine seslenmektedir. Bu sesi duyan milyonlarca insan Konya’ya akın ediyor. Flütün büyülü sesi, sema yapan dervişlerin manevi dansıyla bütünleşiyor. Bu mistik şehir, ziyaretçilerini dinlendiriyor ve ikram ediyor…

751. VUSLAT YILI
Mevlânâ Celâleddîni Rûmî, vefatının üzerinden 751 yıl geçtikten sonra yüzyıllarca felsefesini anlatmaya devam etmiştir. Her yıl 7-17 Aralık 2024 tarihleri ​​arasında Konya Kültür Merkezi Mevlana Sema Salonu’nda Şeb-i Arûs törenleriyle anılan Mevlana, gönüllere ayrı bir ferahlık getiriyor. Özellikle Çin ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinden milyonlarca insanın akın ettiği şehir, Mevlana’yı anarak ruhu arındırıyor.

PARTİ GÜNÜ
Mevlana için gerçek aşk, Allah’a duyulan aşk anlamına gelir ve ölüm, onun Allah’a, Allah’a kavuşacağı gündür. Bu nedenle 17 Aralık’a denk gelen ölüm yıldönümü, bir matem günü olarak değil, “Allah” olarak anılır. bir kutlama günüdür ve her yıl 17 Aralık’ta düzenlenen Şeb-i Arus törenleri aynı zamanda ‘Birlik Gecesi veya Düğün Gecesi’ anlamına da gelir. ‘.

HAM OLDUM, PİŞTİM, YANDIM
Mevlana hayatını basit bir cümleyle anlatıyor: “Hamdım, piştim, yandım.” Asıl adı Muhammed Celâleddin’dir. Daha sonra kendisine Rûmî-alim ve Rumi isimleri verildi. 30 Eylül 1207’de şimdiki Afganistan olan Belh’te doğdu. Ailesi 1212’de Belh’ten ayrılarak Hac için Bağdat, Nişabur ve Kufe’den geçerek Mekke’ye gitti. Aile daha sonra Şam ve Halep’ten geçerek 1222 yılında Karaman’a (Larende) yerleşti. Rumi’nin babası tanınmış bir ilahiyatçı, hukukçu ve mutasavvıftı. 1228 yılında Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın daveti üzerine medrese başına geçti ve ailesi Karaman’dan Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya taşındı.

Babasının vefatından sonra İslam hocalığı görevini üstlenen Mevlana, uzun yıllar ders ve vaazlar verdi. Derslerine ve sohbetlerine zaman zaman farklı din mensupları da katılıyordu. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 17 Aralık 1273’te 66 yaşında Konya’da vefat etti. Mevlana’nın naaşı babasının yanına defnedildiğinde, defnedildiği yere muhteşem bir türbe olan Yeşil Türbe (Kubbe-i Hadra) dikildi. Türbeye bağlı antik derviş okulu, günümüzde Mevlana’nın el yazmaları ve mezhebin tasavvufla ilgili çeşitli eserlerinin yer aldığı bir müze olarak hizmet vermektedir. Ölümü üzerine müritleri, Sema töreni olarak bilinen tasavvuf danslarıyla ünlü, Semazenler Tarikatı olarak da bilinen Mevlevi Tarikatı’nı kurdular. Mevlana’nın yazıları dini, kültürel ve etnik sınırları aşan mistik sanatın zirvesi olarak kabul edilir.

ŞEB-İ ARUS NE DEMEKTİR?
Şeb-i Arus, Türkiye’de “düğün gecesi” anlamına geliyor. Düğün gecesi, Mevlevi tarikatında Mevlana Celâleddîn-i Rûmî’nin vefat ettiği gece olarak bilinmektedir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, onun ölümünü bir son değil, sevdiği Allah’a kavuşma olarak gördüğü için ölüm yıl dönümüne “Düğün Gecesi” adı verilmiştir. Mevlana, ölümü aslına dönüş, yani “Allah’a dönüş” olarak yorumluyor. Ölümün kaynağı ilahi bir cevher olduğundan; Ona göre ölüm, bedenin kaybı değil, Allah’a giden bir yoldur. Halk arasında “Şeb-i Arus” olarak da bilinen ve Uluslararası Birlik Yıldönümü Anma Törenleri olarak da adlandırılan anma törenleri bu hafta düzenlenmektedir. 17 Aralık Mevlana’nın ölüm yıldönümü. UNESCO, 2007 yılında Mevlana’nın 800. doğum günü olan 2007 yılını “Uluslararası Mevlana Yılı” ilan etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir